Burada Ara...
YUKARI
YAZILAR

HIZIR DERSİMLİ OLABİLİR Mİ?

Dersimliler, Hızır’ın ismini anmadan işe güce başlamazlar. Hızır onların tanrı mertebesindeki ilahıdır. ‘Xızırê Kal’ (Yaşlı Hızır) olmasına rağmen, her daim ‘hazır ve nazır’ olarak dara düşenin yardımına koşar. Kendisi gibi ölümsüzlük suyu, ab-ı hayat’ı içmiş boz bir atı vardır. Musa Peygamber’e sabır ve bilgi öğütleyen insan-ı kâmil’dir.

Yeryüzünde ‘‘Ya Xızır, ya xwadiyê kelek û gemiyan!’’ (Ya gemi ve keleklerin sahibi olan Hızır) nidâsı en çok Dersim’de duyulur. Hızır Orucu ve buna bağlı olan ritüeller, Dersim’de halen, gerek inanç biçimi olarak, gerek sosyal yaşantının bir parçası olarak güncelliğini koruyor. Genç ve yaşlı çoğu Dersimli günlük konuşmasında ‘Allahım!’’ ve ya ‘’Tanrım!’’ yerine ‘’Xızır!’’ nidâsını kullanır.

Hiç kuşkusuz Hozatlıların (biraz espriyle de olsa), Boz Atlı Hızır’ı ,‘’Hozat’lı Hızır’’ olarak imdada çağırılmalarının altında, kendisine atfedilen tanrısallığın önemi yatar. Bu önemin başka dayanakları da vardır; Hıdır (Xıdır – Xızır) isminin Dersim’de kullanımı Türkiye ve dünya genelinin çok üzerinde olduğu söylenebilir meselâ.

Sonradan öğretilmiş izleği taşımayan bu kült sözcüğün, Dersim’de gördüğü ruhani itibar, kuşkusuz O’nun mekânının da Dersim olma olasılığını güçlendiriyor. Çünkü günümüzde bu anonim kültü Dersimliler kadar yaşatan başka bir topluluğa rastlanmıyor.

Hızır inancının İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Lübnan, Cezayir gibi daha birçok ülke ve bölgede kabul gördüğünü biliyoruz. Hatta günümüzde bizzatî ismiyle anılan birçok coğrafi yer ve mekân adı da var. Ama Dersim’de kullanıldığı kadar yoğun kullanıldığına dair bilgi yok elimizde.

Dersim’deki bu yoğunluk neden?!

Dinler üstü bir itibara sahip bu zatın Hızır-Hıdır olan isminin, Dersim’de, insan (erkek) ismi olarak, yoğun kullanımı nasıl açıklanmalı?

Dersim de Gola Xızır, Gola Çeto, Lınga Xızır vb. Hızır mekânları halen ziyaret olarak talep görmekteyken Hızır’ın asli mekânının Dersim olma olasılığı çekici geliyor.

Acaba Hızır Dersimli olabilir mi?

Soru kulağa abartılı gelebilir. Açıklamaya çalışalım.

Hızır’ın iki denizin-iki suyun birleştiği yerde – kayalıklarda yaşadığı rivayet edilir. Yazılı ve sözlü kaynakların çoğu Karadeniz ve Hazar denizi arası, Ermenistan’da Kur ve Res (Aras) nehirleri arası, Ege Denizi ve birleşim alanları, Akdeniz’le Kızıldeniz arası, Ürdün ile Kuzum nehirleri arası gibi başlıca mekânları tarif eder. Ama Munzur ile Harçik’in (Pülümür Çay’ı) birleştiği yer deniz olmadığı gerekçesiyle söylenmez ya da bilinmez. Bizce, bu iki su arasında bulunan Gola Çeto ziyareti olarak bilinen Hızır mekânı bu listenin başına yazılmalı. Bu arada dünyanın bir zamanlar sular altında olduğunu ve suların zamanla çekildiği, yine kuraklık yüzünden suların azalmasını da hatırda tuttuktan sonra, Hızır’ın yaşadığı rivayet edilen ‘’iki deniz arası’’ belirlemesinde ‘’deniz’’ olarak söylenegelen kelimenin ‘’büyük su’’ anlamında kullanılma olasılığını da ıskalamamak gerekir. Konuya dönersek; Hızır’ı bu kadar içselleştirmiş ve halen bu iç yolculuğu sürdüren bir topluluğun kabul ettiği mekânları neden dikkate almayalım ki? Neden Hızır’ın mekanı olarak kutsanan ve iki suyun birleştiği noktada olan Dersim merkezdeki Gola Çeto ziyareti başat mekan olmasın?

Sorunun cevabı, tarihi kim ve ya kimlerin yazdığı bilgisinde saklı.

Hızır üstüne yazılan kitapların çoğu Dersim coğrafyasını ve inanç kültürünü ya bilmediğinden ya da görmezden geldiğinden yazmazlar.

Antakya’da çok sayıda Hızır mekânının bulunduğu biliniyor. Hatta Antakya’da bulunan mekânların Dersim’den fazla olduğunu da söylenebilir. Bunun başka açıklamaları var elbet. Bu bölgede yaşayan Nusayrilerin benzeri kültlere duyduğu yoğun ilgi bir neden olabilir.

Fakat Antakya ile Dersim inanışı arasında yapısal farklar vardır. Başta Antakya olmak üzere Hızır’ın mekânlarının olduğu çoğu yerde Hıdırellez (Hızır-İlyas), Mayıs’ta bahar bayramı olarak kutlanır. Oruç, Kaut/Kavut (Qawut) ve Sevgililer Gecesi-Günü ya yok ya da yok denecek kadar azdır.

Dersim’de ise Hıdırellez yoktur. Aslında İlyas da pek yoktur. Dersim’de tarih de farklıdır. Hızır orucu ve akabinde gelen ritüeller çoğunlukla Şubat ayında icra edilir. Bir de Hızır, diğerlerinin aksine Dersim’de sosyal yaşantının kişileştirilmiş hali olarak varlık gösterir. Gündelik hayatın parçasıdır. O’ndan korkulmaz. Arkadaştır, yoldaştır. Dünya var oldukça yaşayan, karaların ve denizlerin bekçisi aksakallı bir iyilik meleğidir. Onun içindir ki Hızır Orucu (Rojiya Xızır – Rozê Xızıri) aşiretler arasında sırayla tutulur. O’nu yormak istemezler. Üç günlük oruç, Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde tutulur ve bir ay boyunca sırayla dolaşır Dersim’i. Küskünlerin de barıştığı bu günlerin sonunda Hızır yemeği olan Kaut/Kavut (Qawut) yenilir.

İnanışa göre Kaut/Kavut (Qawut) yemeği akşamdan hazırlanıp, içine konulan kap ya sıkıca kapatılır ya da üstü ince bir bezle örtülür. Kaut/Kavut (Qawut) sabah açıldığında üzerinde Hızır’ın el (pençe) izi ve ya atının ayak izi aranır. Hızır’ın el izinin arandığı bu ritüelin eve bolluk bereket getirdiğine inanılır. Ayrıca Hızır Göl’ünden getirilen su hayvanlara içirilip eve bereket getirsin diye serpilir.

Yine, Ermenilerin Aziz Sarkis’i hariç, başka topluluklarda rastlamadığımız bir inanış da orucun son gününün akşamında susuz yatılan ve rüyada görülen sevgili ritüelidir.

Genç kız ve erkelere atfedilen bu inanışa göre orucun bitimine gelen Perşembe günü, oruç açıldıktan sonra da uyuyana kadar su içilmez. Hatta aşırı susamak için tuzlu yemek yiyenler de vardır. Bütün gün ve akşam heyecan ve sevinç içinde beklenir. Dilek tutularak yatılan uykuda, dilek sahibine kim su verirse o sevgili (evlenilecek kişi) olacaktır.

Şubat ayında yapılan bu ritüelin 14 Şubat Sevililer Günü’nün kökeni olma ihtimalini de yabana atmamak gerek. Ama bu kısa yazıda Sevgililer Günü gibi bir ‘ağır’ konuyu işleyemeyeceğimize göre, araştırmacılara hatırlatmış olmakla yetinelim.

 

Dersim Gazetesi, Şubat 2012

«

»