Burada Ara...
YUKARI
YAZILAR

Devletin ‘Katli Vacip’ Kulları; Aleviler

Devletin ‘Katli Vacip’ Kulları; Aleviler

HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu, 25-26 Haziran’da Dersim’de, Alevi dünyasıyla bir araya geldi. Alevilerin tüm yol süreklerinin davetli olduğu ve ‘’Canlar Hakikat ve Adalet İçin Buluşuyor – Serva Heqîqet û Edaletî Hevalcanî Yênê’’ başlıklı toplantının açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar yaptı.

25 Haziran’da yapılan ve tam gün süren toplantıdan sonra, 26 Haziran’da, Dersimliler için kutsiyeti olan Anafatma Ziayeti, 38 Kayalıkları, Halvori Gözeleri ve Munzur Gözeleri ziyaret edildi. 38 Kayalıklarında, 1938 Katliamında yitirilen canların anısına Munzur Suyuna karanfil bırakıldı. Dersim tarihinin önemli mekanlarından biri olan Halvori Gözelerini ve Laç Deresini de ziyaret eden Alevi temsilcilere, bölgenin tarihi hakkında bilgi verildi.

Toplantıda Türkçe, Kürtçe (Kurmancî-Kirmanckî) ve Arapça sunumlar yapıldı; Metin Kahraman, Pınar Aydınlar, Ayfer Düzdaş ve Taner Özdemir gibi sanatçılar Alevi beyitleri okudu. Buluşmaya Türkmen ve Kürt Alevilerin yanı sıra Tahtacı Aleviler ile Bektaşiler de katılım gösterdi.

HDP’nin Alevi programını koordine eden Parti Meclisi üyesi ve Alevi Masası sorumlusu Nesimi Aday ile Dersim Alevi buluşması, Madımak Katliamı ve Sedat Peker’in Mehmet Ağar hakkındaki katliam iddiaları üzerine konuştuk.

N. Aday. Alevilerin hem inanç hem de fiziki olarak, bir kez daha tehdit altında olduğu şu günlerde; dayanışma içinde olmak istedik. Bilindiği gibi Sedat Peker, ‘’Derin Mehmet’’ dediği Mehmet Ağar’ın Alevilere yönelik yeni bir saldırı yapacağı iddiasında bulundu. Biz de Alevi canların yaşadıkları sıkıntıları onlardan bizzat duymak, bizlere yönelik eleştiri ve önerilerini almak, demokratik bir sitemin kurulması için birlikte neler yapılması gerektiği gibi birçok konuda cemal cemale muhabbet ettik.

Alevi canların çoğu ‘Eşit yurttaş’ olma taleplerini dile getirip, faşizm karşısında birlikte mücadele etmeyi önerdi. Ayrıca Alevi hareketinin, demokrasi güçleri arasında konum alırken, bağımsız olmaları gerektiğinin altı çizildi ve yaşanan haksızlıklara karşı demokrasi mücadelesi veren HDP gibi yapılarla yan yana gelmeyi elzem bulduklarını ifade ettiler. 

Toplantıda dile gelen şu cümleyi tekrar etmek isterim: ‘Bir Alevi Türk de olabilir Kürt de Arap da. Bizim inancımız sevgi, Kıblemiz insandır.’ HDP, inancı sevgi, kıblesi insan olan canlarla, Rıza Şehri Dersim’de bu çerçevede bir araya geldi.

– Türkiye kamuoyu bir süredir, devlet destekli mafya lideri Sedat Peker’in ifşalarıyla çalkalanıyor. Peker, Mehmet Ağar’ın Gazi Katliamını yaptırdığını ve yine Alevilere saldıracağını söyledi.

N.A. Peker eğer Alevilere yönelik algı oluşturmuyorsa ki bu çok olası, söyledikleri

Yabana atılır şeyler değil.

– Neden algı yaptığını düşünüyorsunuz?

N.A. Süleyman Soylu’nun da Sedat Peker’in de zaman zaman cemevlerini ziyaret ettikleri biliniyor. Yine Mehmet Ağar’ın Alevilerin sistem içinde tutmaya yönelik çalışmaları var. Örneğin Cem TV’nin satışında yönlendirici olduğu konuşuluyor. Öte yandan Soylu’nun danışmanları şu günlerde cemevlerini dolaşıyormuş. Peker bunları biliyordur olmalı ki Mehmet Ağar’ın Gazi Katliamı gibi yeni bir katliam yapacağı iddiasında bulundu. Peker’in, Hz. Ali’nin kılıcı Zülfikar’ı sergilemesi bu yönüyle bir algı operasyonu imajı yaratıyor olsa da söyledikleri yabana atılamaz. Sedat Peker’in Hz. Ali’den bahsetmesi ve Zülfükar ile poz vermesi, Elazığ’daki cemevlerinin haklı tepkisine neden oldu mesela. Fakat Elazığ’dan yapılan açıklamada dikkat çeken bir nokta var ki asıl sorun da o..

– Nedir o dikkat çeken şey?

N.A. Elazığ cemevleri, nedense sadece Sözcü Gazetesinde yayımlanan açıklamalarında Peker’e tepki gösterirken, Elazığlı Mehmet Ağar’ın adı anmadılar bile. Oysa Peker, Ağar’ın Alevilere yönelik yeni bir katliam tertiplediği iddia etti. Dolayısıyla insanın aklına, açıklamada imzası bulunan cemevlerinin Ağar ile ilişkisi var mı, varsa ne boyutta sorusu geliyor?

– Devlet içindeki çetelerin Alevilere ilgisini neye bağlıyorsunuz?

N.A. Balkanları kaybeden İttihatçılar, Anadolu’ya yüz çevirip ulus devlet kurmak için kollarını sıvadığında, Aleviler üzerine ekstra yoğunlaştılar. Türk ırkına dayalı devlet fikri için sosyal lojistiği seküler Türkmen Alevilerden devşirmeyi düşünmüş olmalılar ki bu alanda özel çalışmalar yaptılar. Türkmen Aleviler ve onlar kadar büyük bir nüfusa sahip Kürt Alevileri, Türklük potasında eritmek için özel çalışmalar yapıldı. 1925 yılında çıkarılan gizli Şark Islahat Planı, Fırat’ın batısında yerleşik bulunan Kızılbaş Kürtler özel hedef seçmişti. Yine 1935 yılında çıkarılan ve imha amaçlayan Tunceli Kanunu da bir başka majör örnek olarak hatırlanmalı. İttihatçı kadroların ‘Türk Milleti’ yaratma paradigması gereğince Türkmenlere propaganda ettikleri ‘Tüm Aleviler Türk’tür’ söyleminin yarattığı kof gurur bu gerçeği uzun yıllar boyunca perdeledi. 

Ama kavimler yurduna enjekte edilen tek millet, tek dil, tek inanç ağusu tutmadı. Özellikle Kürt Alevilerin itirazı bu tekçi politikayı adeta bozguna uğrattı. Onun İzzetin Doğan gibi kişiler üzerinden sistem dışına çıkan Alevilere yönelik özel programlar yaptılar. Fetullah Gülen hareketinin İzzetin Doğan’ın kurucusu olduğu Cem Vakfı ile yapmaya çalıştığı Cemevi-Camii projeleri bahsettiğim devlet ilgisinin içeriğini görmemiz için önemli bir örnektir.

– Devlette süreklilik esastır gibi ezber bir cümle var.. Devletin ‘iyi çocukları’ Peker ve diğerleri…

N.A. Devlet içinde, kendi deyimleriyle özel savaş yürüten ‘iyi çocuklar’ hep vardı, varlar. Çoğunlukla Kürtlere karşı kullanılan ve ‘vatansever’ iddiasında olan unsurların uyuşturucu, silah kaçakçılığı, gasp gibi kirli para kaynaklarının paylaşımı konusunda yaşadığı sorunlar, ölümle sonuçlanan çatışmalara da dönüştü; JİTEM’ci Cem Ersever bu iç çatışmaların birinde öldürüldü.

Aslında bu sarmalın en popüler figürlerinden birisi Teşkilatı Mahsusa tetikçisi Topal Osman’dır. Sedat Peker’in gözden düşmesi ya da düşürülmesi; kendisine verilen tüm kanlı planları fazlasıyla yerine getiren Topal Osman’ın akıbetini hatırlatıyor.

– Madımak ve Gazi Katliamlarının arkasında derin bir tarih mi yatıyor yani?

N.A: Bu coğrafyadaki Alevi katliamları çok eski tabi. Sadece Babai İsyanları ve Celali İsyanları incelendiğinde yüzbinlerce Alevinin katledildiği görülecektir. Ama yakın tarihimize bakarsak 1978 Malatya Katliamı ile başlar, 1995 Gazi Katliamıyla, şimdilik sona erer.

– Yani Malatya Katliamı bir başlangıç mı?

N.A. Evet. 1978’de Malatya Belediye Başkanı ‘’Kürt Hamido’’ lakaplı Hamit Fendoğlu posta yoluyla gönderilen bir bombalı paket sonu öldürülmüş, peşinden de Alevi yurttaşların ev ve işyerlerine faşist saldırı olmuştu. Bu saldırılar sonunda 8 kişi öldürülmüş, 100 kadarı yaralanmış, 1000’den fazla işyeri tahrip edilmiş ve akabinde Alevi göçü başlamıştı. 

Yine Eylül 1978 yılında ‘çocuk kavgası’ provokasyonu ile başlatılan ve 12 yurttaşın öldürüldüğü Sivas Katliamı. Bu katliamdan sonra başta Alevilerin yoğun yaşadığı Alibaba Mahallesi olmak üzere büyük göçler yaşanmıştı. 

1978 yılının Aralık ayında, ‘derin güçler’ Maraş’ı kana bulamak için; ‘’Aleviler sinemaya bomba attı’’ yalanı yaymış, Alevilere yapılan saldırı sonucu en az 120 yurttaş öldürülmüş, binlerce Alevi Maraş’ı terk etmişti. Bugün hala hayatta olan tanıklar; ‘Avrupa ülkelerinde yaşayan binlerce Maraşlının o yıllarda pasaport verilerek yurt dışına çıkması teşvik edildi’ ifadesi, toplumsal mühendislik yapıldığına işaret ediyor.

Yine Çorum’da da benzeri bir senaryo devreye sokulmuş, ‘Alevilerin köy basıp, Sünnileri öldürdüğü’, ‘camiyi yaktıkları’ gibi aslı olmayan haberler yayılmış, faşist çeteler Alevi mahallelerine yönlendirilmiş, yoğun bir direnişle karşılaşınca, mahalle içlerine girememiş, çoğunlukla mahalle dışında yaşayan yurttaşları katletmişlerdi. 

– Katliamlardan sonra hep nüfus göçertildi yani?

N.A. 1980 öncesi yapılan Alevi katliamlarının, Aleviler içinde büyümekte olan sosyalist solun bertaraf edilmesi ile bölgedeki SSCB etkisinin kırılması planlandığı görüşü var. NATO’da kurgulanıldığı düşünülen bu planın bir de Türkiye ayağı var tabi. Planın monoblok Alevi nüfusunun -ki çoğu Kürt Alevi- dağıtılmasına yönelik olduğunu düşünüyorum.

– Çoğunun Kürt Alevi olduğunu söylediniz….

N.A. Bahsettiğim katliamlar yapılırken Türk – Kürt Alevi ayrımı yapılmadı elbette ama Kürt Alevilerin sadece inanç kimliği baskılanmıyordu, onların bir de etnik kimlik sorunları vardı, hala da var. Koçgiri başta olmak üzere İç Toros Kürtlerinin etnik duyarlılığı hep yüksek olmuştur. İngiliz Binbaşı Noel, 1919 yılında çıktığı Kürdistan gezisinde Antep-Maraş-Malatya hattına özel önem vermişti. Maraş Katliamını kurgulayanların, Kürt ve Kürdistan bilincinin diri olduğu bu bölgeye operasyonel yaklaştığını düşünüyorum. Yine Terolar Mülteci Kampının aynı coğrafyaya kurulmasının, azalan Kürt Alevi nüfusla ilgili olabileceği fikrindeyim. Maraş Alevilerinin, Avrupa ülkelerindeki siyasal tutumları da hesaba katıldığında bu mülteci görünümlü kampın, toplum mühendisliği mührü taşıdığı söylenebilir.

Çorum Katliamı da hep Türkmen Alevi tandansıyla değerlendirildi. Elbette Çorum’daki katliam ve direnişi Kürt-Türk bağlamına oturtmak doğru olmaz ama Kürt Alevilerin varlığına nedense hiç değinilmiyor. Oysa Çorum bölgesinde hala yoğun bir Kürt Alevi nüfus var ve asimile oluyorlar. Yozgat, Amasya, Çorum, Samsun hattındaki Kürt nüfusu kaderine terk edilmiş durumda. Sinop Boyabat’taki Şeyh Bızınî köylerini de öyle. Ezcümle, yapılan katliamların, bir de bu gözle değerlendirilmesini öneriyorum.

– Madımak Katliamına kadar….

N.A: 1980 Çorum Katliamından, 1993 Madımak Katliamına kadarki süreçte Alevilere yönelik kitlesel bir saldırı gözlemlenmedi. Çünkü devlet ve emrindeki çetelerin yeni bir ‘uğraş’ alanı vardı artık; Kürdistan İşçi Partisi (PKK), 1984 yılında ‘Bağımsız ve Birleşik Kürdistan’ için silahlı mücadeleye başlamıştı. Örgüt 90’lı yıllara gelindiğinde, silahlı gerilla sayısını arttırmış ve etki sahasını Sivas’ın batısına kadar taşımıştı. Bu yayılmanın önü kesilmeliydi.

2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta, Türkiye ve dünyayı şok edecek bir aydın kırımı yaşandı. Pir Sultan Abdal Şenliklerine giden 33 aydın, sanatçı ve yazar, tekbir nidaları eşliğinde ateşe verilip, katledildi. 

Katliamın görünen sebebi şuydu; Salman Rüşdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ kitabının muhalif yazar Aziz Nesin tarafından yayımlanma girişimi. Ahmet Nesin, Aydınlık Gazetesinde yayımlanan Şeytan Ayetleri bölümlerinin babası Aziz Nesin’in bilgisi dışında, Doğu Perinçek tarafından yayımlandığını söyledi. 

Sivas’ta çıkan yerel gazete sahiplerinin TBMM araştırma komisyonuna verdiği beyanlarda ‘PKK’nin, TİKKO ve DHKP-C iş birliğiyle bölgede örgütlenmeye çalıştığı, silahlı birliklerin Sivas ve Karadeniz arasında bir hat açmaya çalıştıkları iddiasında bulunup katliamın arka planına dikkat çekmişlerdi. 

Silahlı Kürt gruplarının o yıllarda Karadeniz’e açılım yaptığı ve bu açılımı, tırnak içinde söylersek enternasyonalist Alevi gençler üzerinden kurguladığı, pratiğe geçirdiği biliniyor. Sivas yerel basınının da işaret ettiği gibi, gerilla güçlerinin Sivas ve Tokat üzerinden Karadeniz sahasına bir hat çizmek istediği bilgisi devletin de notları arasında olmalı. Dolayısıyla derin ve gizli bir elin Madımak Katliamını bu sebepten dolayı, fanatik Müslümanlara yaptırdığı düşünülebilir. Çünkü Madımak Katliamının yapılmasına sebep ikna edici bir argüman hala ortaya konulmuş değil. Yine devletin tüm kurumlarıyla saatler boyunca seyirci kalması ve adeta sonucu beklemesi de başka bir derin planın olduğuna işaret sayılabilir. Elbette bu söylediklerim araştırılmaya değer, olasılıklar.

*Hasan Akbaba’nın yaptığı bu haber-söyleşi 9 Temmuz 2021 tarihinde Yeni Yaşam Gazetesinde ‘’Yol bir, sürek bin bir’’ başlığıyla yayımlandı…

«

»