Burada Ara...
YUKARI
SÖYLEŞİLER YAZILAR

‘Almanya Soykırıma Ortak Oldu’

Seyid Rıza’nın, Laçinan Deresi katliamında sağkurtulan kızı Leyla, farklı farklı silahlar kullanıldığını, hatta son bir silahın ateşinden sonra öldürülen çocukların masmavi olduğunu söyler. İşte o çocuk cesetleri üzerindeki mavi boyanın klor (Chloracetophenon) ve İperit gibi gazların izleri olduğunu, ortaya çıkardığımız bu belgelerden anlıyoruz. Belgelerde yazılanlara bakılınca, 1937-38 yıllarında yapılan Dersim Soykırımı’na Almanya ve Amerika’da iştirak etmiş.

İSMET KAYHAN

Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın müttefiki olan Osmanlı’nın dağılması sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya arasında diplomatik ilişkiler 1924 yılında yeniden başlar. Hitler’in iktidara gelmesiyle ilişkiler bu ilişkiler pürüzsüz bir şekilde devam eder. Türk resmi tarih tezine göre genç cumhuriyet 2. Dünya Savaşı’na girmemek için ustaca manevralar yaptığı, bunda da başarılı olduğu yazılır çizilir. Oysa gerçek öyle değildir. Türkiye savaşta Nazi Almanyası’nı destekleyen kampta yer almıştır. Stefanos Yerasimof, ‘Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye’ adlı kitabında 1937 yılında, Türkiye’nin ihracatının yüzde 42’sinin, ithalatının ise yüzde 6,5’inin Almanya’yla yapıldığını belgeleriyle ortaya koyar.

Nazi Almanya’sının Türkiye ile çok derin ilişkileri olduğunu aktaran Yerasimof, “Türkiye’ye fabrikalar kurması için makine ve öteki sınaî malzemeyi satarak, bu ülkede uygulanan 2. BeşYıllık Kalkınma Planı’nın gerçekleşmesine katkıda bulunur’’ der.

İki gündür gazetemizde Dersim Soykırımı’nda kullanılan zehirli gazların Nazi Almanya’sından alındığının belgelerini yayınlıyoruz. Mustafa Kemal imzalı belgelerden Nazi Almanya’sının Türk devletiyle birlikte zehirli gazları Yahudi Soykırımı’ndan 10 yıl önce Dersim’de test ettikleri anlaşılıyor.

1915 Ermeni Soykırımın planlamasında Türklerle birlikte hareket eden Almanya’nın Dersim Soykırımında da benzer bir suç ortaklığı yaptığı görülüyor.

Araştırmacı – Yazar Nesimi Aday devlet eliyle gerçekleştirilen soy­kırıma Almanya’nın da ortak olduğunu belirtiyor ve tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini söylüyor.

Dersim’deki soykırım ile ilgili ortaya çıkan yeni belgelerin önemini anlatabilir misiniz? Nedir diğer belge ve bulgulardan farkı?

Nesimi Aday: Benim açımdan önemi şu: Ben yıllardır, yazılarımda ve katıldığım panellerde, Dersim Soykırımında kullanılan zehirli gazların Türkiye’ye nerden geldiğini sorup duruyordum. Çünkü Nuri Dersimi 1952 yılında Beyrut’ta bastığı kitabında, Dersim Katliamında zehirli ve boğucu gazların kullanıldığını yazmıştı. Sonra İhsan Sabri Çağlayangil’in itirafı ile yine bizim, yani Dersim Araştırmaları Merkezinin 2014 yılında açıkladığı ve eski Başbakanlardan İbrahim Refik Saydam’a ait belgede sivillere karşı zehirli gaz kullanıldığı net olarak yazılıydı.

 Bir doktor olan Refik Saydam, bu tür gazların düşman askerlerine uygulanmasına bile karşı olduğunu söylemişti Fevzi Çakmak’a. Şimdi ortaya çıkan bu son belgeler başka bir kanıtı da gündeme taşımışolacak. Seyid Rıza’nın, 17 Ağustos 1937 Laçinan Deresi katliamında sağkurtulan kızı Leyla, farklı farklı silahlar kullanıldığını, hatta son bir silahtan sonra insanların korkunç bir şekilde katledildiğini, öldürülen çocukların masmavi olduğunu söylemişti. İşte o çocuk cesetleri üzerindeki mavi boyanın klor (Chloracetophenon) ve İperit gibi gazların izleri olduğunu şimdi anlıyoruz.

Bu belgelerden sonra dünya soykırım tarihinin yeniden yazılması gerekecek. Nazilerin gaz odaları biliniyor, Nagazaki ve Hiroşima üzerine binlerce sayfa yazılmıştır. Halepçe katliamı da literatüre geçti. Ama Dersim Soykırımı hala net olarak konuşulamadı. Bir iki kitap ve belgesel dışında başka çalışma yok. Oysa, Lemkin’in hazırladığı ve 1948 yılında BirleşmişMilletlere kabul ettirdiği Soykırım Sözleşmesi kriterlerinin tamamı Dersim’de uygulandı, yaşandı. Yahudiler için hazırlanmıştı ve o soykırımda kullanılan gazlar ve gaz odaları insanlık suçları hanesine yazıldı. Oysa holokosttan sadece 10 yıl önce benzeri bir katliam Dersim’de yapılmıştı. Naziler, gaz odalarında insan katlederken, 10 yıl öncesinde Dersim’de mağaralar gaz odası olarak kullanılmıştı.

Hatta CHP’li Onur Öymen’in 2009 yılında başlattığı Dersim tartışması sürecinde, Gülen Cemaati’ne bağlı MİT’çilerin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmak için, Başbakan Erdoğan’a bir film kaseti getirdiği, bu filmde Dersimli çocukların lav silahıyla öldürülmesi görüntüleri olduğu, Erdoğan’ın bunun altından kalkamayız diye ret ettiği söylenmişti. Seyid Rıza’nın kızı Leyla bu lav silahıyla yapılan katliama tanıklık etmiş olmalı.

İngiliz arşivlerinden çıkan ve 24 Mayıs 1938 tarihli bir belgede de, Türkiye’nin İngiltere’den gaz uzmanı istediğini görmüştük. Bu belge dikkati İngiltere’ye çekse de, ben daha çok Almanya üzerinde duruyordum. Almanların Osmanlı İmparatorluğundan bu yana Türklerle hep askeri ilişkileri olmuştu. Alman general Colmar von der Goltz’un Osmanlı ordusuna eğitimler verdiği biliniyor. Hatta Goltz Paşanın, Abdülhamit’e, Dersim’i asimile etmek için çok sayıda Müslüman yerleştirilmesi önerisi yaptığı söylenir. İşte benzeri bilgi ve belgeden yola çıkarak ‘Türkiye, Dersim Soykırımı’nda kullandığı gazları Almanya’dan almışolabilir mi? Naziler bu zehirli gazları Türkiye aracılığıyla mı test ettiler?’ diye sormuştum.Şimdi bunun cevabını bulduk sanırım.

Belgelerde yazılanlara bakılınca, 1937-38 yıllarında yapılan Dersim Katliamına Almanya ve Amerika’da iştirak etmiş. Bu belgeler uluslararası ceza mahkemelerinde açılacak olan soykırım suçu davaları için birer kanıttır. Zaten Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da 2011 yılında Dersim Katliamı için özür dilemişti.

Bu belgelerin farkı ne? Farkı, katliamın uluslararası boyutunu tescil etmesidir. Yoksa çok sayıda belge bulmuştuk zaten. Kimse de katliamı inkar etmiyor artık. Ama resmen de yüzleşilmiyor. Belgeleri ayrıcalıklı kılan başka bir unsur da iki hilalle damgalanmışolmaları. Yani en gizli ikinci derece anlamı taşıyorlar. Bu gizliliğin ötesi yok. Ötesi şu, tek hilal varsa o belge kişiye özeldir. Yani Mustafa Kemal, İsmet İnönü’ye yazmıştır gibi.

  • Mustafa Kemal ve Dersim meselesi hep tartışma konusu olmuştur. Peki bu belgenin Mustafa Kemal imzalı olmasının önemi nedir?

Nesimi Aday: Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olarak Dersim Katliamı sürecinde imzası mevcut. En önemli belgesi de Dersimlilerin katliam günü olarak belirlediği 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararıdır. Hatta Trabzon’daki müze evde, Dersim askeri harekâtının haritası var. Yani bizzat yönetmiş. Celal Bayar 1986 yılında Tercüman Gazetesine verdiği bir röportajda, Dersim’in vurulmasına birlikte karar verdiklerini söylemişti.

Ayrıca Seyid Rıza ile de asılmadan önce görüştüğü, bir MAH yani MİT belgesiyle kanıtlandı. Seyid Rıza’nın o ünlü sözü, senin yalan ve hilelerinle başedemedim bu bana dert oldu, ben de senin önünde diz çökmedim bu da sana dert olsun sözünü infazdan hemen önce Mustafa Kemal’in yüzüne söylediğini düşünüyoruz. Belki de bu sözden sonra Seyid Rıza’nın son isteği olan beni oğlumdan önce asın talebi kabul edilmedi.

Çocukluğu travma içinde geçmişMustafa Kemal’in, babanın gözleri önünde oğlunun asılmasına nasıl rıza gösterdiği ise psikolojinin bel ki de psikiyatrinin olanaklarıyla irdelenmelidir. Meselenin bu kısmı öyle geçiştirilecek cinsten görünmüyor. Bu travmaya eğilip bakmak gerekir.

Bu arada Dersim katliamını sadece Mustafa Kemal ismi etrafında konuşmamak gerektiğini düşünüyorum. Evet Cumhurbaşkanı olarak bu katliamın yapılmasına olanak veren kararnamelerin altında imzası var. Ancak yanında da vekiller heyetinin imzaları mevcuttur. İsmet İnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak, Şükrü Kaya gibi kişilerin dahli atlanmamalı. Abdullah Alpdoğan gibi askerleri ve sayısız siyasi, etnolojik rapor yazan ajanları da saymıyorum.

Bir de dönemin CHP’si katliamın en önemli sorumlularından. Devlet partisi olan CHP tam kadro bu katliama dahil olmuşve hala bir özür dahi dilememiştir.

  • Peki zehirli gazların kullanılması konusunda kim eğitimi verdi? Kimler eğitim aldı?

 Nesimi Aday: Az önce bahsettiğim gibi 1938 yılında İngilizlerden de zehirli gaz savaşı için uzman istenmişama İngilizler en erken 1939 yılında uzman gönderebileceğini söylemiş. İngiltere ile başka ne tür ilişki geliştirdiklerine dair bilgimiz yok şimdilik.

Yeni belgelerde, Almanya’dan alınan uçak bombaları ile otomatik gaz doldurma sistemi için Berlin Ataşesi ile birlikte bir Gaz Mütehassısı (Gaz Uzmanı) görevlendirildiği yazılı. Eğitimin nasıl yapıldığına dair detay yok elimizde. Ama Alman devlet arşivlerinde olduğunu düşünüyorum.

  • Dersim konusunda epey belge bilgi ve sözlü çalışmalar biliyoruz. Sizce ne kadar belge ortaya çıktı? Ne kadar saklı hala?

Nesimi Aday: Bunu tahmin etmek zor. Çözüm Sürecinde mecliste oluşturulan Dilekçe Komisyonu yetkilisiyle yaptığım bir görüşmede ellerinde 150 bin belgenin olduğunu söylemişti. 150 bin Dersim belgesi oldukça ciddi bir sayı. Tabi gizlilik derecesi zayıf belgelerin açıldığını tahmin ediyoruz. Devlet sırrı olanlar saklanıyordur.

Çözüm Süreci, Erdoğan’ın cümlesiyle; buzdolabına konulduğu için bu belgeler de kamuoyuna açılmadı. Bir de bildiğim kadarıyla genelkurmay belgeleri açılmadı. Alişêr Efendi ve Zarife Xatun’un arşivi ve özel eşyaları nerede bilmiyoruz. Mesela kayıp kızların dağılımını ve verildiği ailelerin bilgileri ile sürgün belgeleri açılmadı. Seyid Rıza ile birlikte yargılanan, idam edilenler dışındaki insanların başına neler geldiği bilinmiyor. Yine bu mahkemenin iddianamesi yok ortada. Yine Seyid Rıza ve asılan yol arkadaşlarının mezarları yok. Mezar yerlerini gösteren bir belge olmalı.

Bilindiği gibi Gülen Cemaatine yakın ya da bağlı istihbaratçılar kozmik odalara girmişti. Devletin bu gizli odalarında mutlaka Ermeniler, Kürtler ve Alevilerle ilgili belgeler vardır. İhtimal ki Dersim’in gizli belgeleri de buralarda vardı. Gülenci istihbarat elemanları mutlaka bu belgeleri kopyalamıştır. Eğer varsa ellerinde bir bilgi, belge, Dersim’in kanayan yarasıyla yüzleşmek, iyileşmesi için katkıda bulunmak, onların da boynunun borcudur.

  • Gazların Almanya’dan alınması konusunda sizin de içinde yer aldığınız Dersim Araştırmalar Merkezi’nin bir girişimi, suç duyurusu ve girişimi olacak mı?

Nesimi Aday: Bu belgelerden sonra Dersim kurumları ve insan hakları örgütleri bir çalışma yapacaklardır diye düşünüyorum. Biz bir araştırma kurumu ve gazete olarak üstümüze düşeni yaptık, yapacağızdır. Almanya’da bulunan Dersim İnşa Kongresi gibi kurumlarımız bir çalışma yaparsa destek sunarız.

  • Son olarak önemli gördüğünüz ve eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Nesimi Aday: Almanya federal meclisinde bulunan Dersimli ve insan haklarına duyarlı parlamenterlere çağrımızdır, belgelerde bahsedilen zehirli gaz ve bombardıman uçaklarının alımıyla ilgili soru önergesi versinler. Böylece sivil insanlara karşı yapılmış bu katliama dahil olmuş kişi ve kurumlar açığa çıkarılabilir. Yahudi ve Çingene katliamlarıyla yüzleşen Almanya’nın bu konuda da şeffaf davranacağını umuyorum.

Son olarak; Dersimli şair Cemal Süreya ‘’kardeşin kardeşe vurduğu hançer-iki ciğer arasında bağlantı kurar’’ der bir şiirinde. Kardeşin kardeşe vurduğu hançerin yarasının iyileşmesi, yine kardeşin kardeşe sunacağı dermanla mümkündür. Bu bağlamda Dersim Soykırımıyla samimi olarak yüzleşilsin istiyoruz. 72 millete bir nazardan bakan Rıza Şehri Dersim’in kadim hak – heq kültürü eşitlikçi yaşam olanağı sunacaktır bize. Düzgün Baba’nın, Ana Fatma’nın, Munzur Baba’nın marifeti ve hakikati, kuruya da yaşa da, eğriye de doğruya da yol gösterecektir. Yeter ki gerçeğin ve sevginin kapısı açık olsun.

DERSİM’DE NELER OLMUŞTU…

Anadolu ve Kürdistan Alevileri için ‘anavatan’ maneviyatı taşıyan Dersim, 72  millete bir nazardan bakan inanç felsefesinin yaşamı şekillendirdiği bir ‘rıza şehri’ olarak, kültürel zenginliğimizin parçası olarak görülür.

 Otoriteye baş eğmeyen, bağımsız ve özgür olmayı yaşam şekline dönüştüren Dersim, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar hemen tüm iktidarlar tarafından operasyon yapılması gereken bir coğrafya olarak anıldı. Padişahların hakim olmak için ferman çıkardığı, Şeyhülislamların ‘katli vaciptir’ dediği Dersim’e (Tunceli) yapılan askeri operasyonların sayısı dahi bilinmiyor.

 Dersim’i, tek millet, tek din, tek ırk ve tek dil anlayışı çerçevesine yaklaşan Cumhuriyet ise,  25 Aralık 1935 yılında 2884 sayılı Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında kanun çıkarıp, tedip ve tenkil harekatı için zemin hazırladı.

 Özel Tunceli kanunu çıkarılıp, katliam için gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra da 4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulu kararıyla, tarihin en kanlı katliamlarından biri gerçekleştirildi. Türk kaynakları 17 bin civarında insanın öldürüldüğünü söylese de yerel kaynaklar katliamda 60 bin kadar insanın öldürüldüğü tahmin ediyor.

 15 Kasım 1937 tarihinde Seyid Rıza, oğlu ve yol arkadaşları Elazığ’da düzmece bir mahkemeden sonra asıldılar. Tıpkı 1925’te asılan Şeyh Said gibi, Seyid Rıza ve yol arkadaşlarının da mezar yerleri bilinmiyor.

 Bugün hala Dersim’e dair tüm arşivler açılmamış olup, evlatlık verilen çocukların ve sürgüne gönderilen insanların akıbeti açıklanmış değil.

 Yeni Özgür Politika 13. 05. 2019

Not: Dersimde kullanılan zehirli gazlar Almanya Federal Hükümete soruldu ama verilen yanıt kamuoyunu tatmin etmedi. İlgili haber şöyle:

”Dersim katliamındaki suç ortaklığına ilişkin soru önergesine Almanya hükümetinden kaçamak cavap: “Federal Hükümet kurbanlar ve yakınlarının acısını anlıyor. Ancak tarihi ve siyasi çalışma Türkiye’de yapılmalı. Hükümet olarak Dersim’de yaşananlara ilişkin Türkiye’de yapılacak bir çalışmaya katkı sunmaya ve Almanya’nın o dönemdeki payını incelemeye hazırız.”

Sol Parti’nin Dersim’de Almanya-Türkiye suç ortaklığına ilişkin soru önergesine hükümet; “Medyadaki haberler dışında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Belgelerin tarafsız şekilde incelenmesi ve yorumlanması ancak bilimsel bir çalışmayla yapılmalı” yanıtını verdi. Hükümetin açıklamasını değerlendiren Sol Parti milletvekili Jelpke, Almanya’nın Dersim’den Halepçe’ye Kürdistan’daki suç ortaklığına dikkat çekti.

Mayıs ayında Dersim Gazetesi ile gazetemiz Yeni Özgür Politika Türk devletinin Dersim’deki soykırımda kullandığı zehirli gazları Nazi Almanyası’ndan alındığına dair Mustafa Kemal imzalı belgeleri kamuoyuyla paşlaştılar.

1937’de başlayıp 1938’de sona eren Dersim’deki soykırımda Almanya’nın suç ortaklığı ise muhalefet partilerinden Sol Parti’nin girişimiyle geçtiğimiz Temmuz ayının başında Federal Meclis’e taşınmıştı.

Parlamenterler Ulla Jelpke, Dr. André Hahn ve Gökay Akbulut girişimiyle Sol Parti Grubu konuya ilişkin dönemin Nazi Almanyası ile Ankara rejimi arasındaki zehirli gaz ortaklığına ilişkin bir soru önergesi meclise vermişlerdi.

‘Çalışma Türkiye’de yapılmalı’

Angela Merkel’in başbakanlığındaki Federal Hükümetin yanıtlaması talebiyle sunulan önergede vekiller, Dersim’de kullanılan Alman yapımı gazlara ilişkin ayrıntılı sorular yönelttiler.

Federal Hükümet ise 15 Temmuz tarihli bir yanıtı vekillere gönderdi. Ancak yanıtta Sol Parti’nin birçok sorusuna Berlin hükümeti cevap vermekten kaçındığı görülüyor.

Sadece “Belgeler Federal Hükümet’e Dersim’deki katliama ilişkin tarihi ve siyasi bir çalışmanın yapılması sorumluluğu veriyor” şeklinde ifade edilen vekillerin görüşüne ilişkin Berlin yönetimi ikinci kez şu yorumda bulundu: “Federal Hükümet kurbanlar ve yakınlarının acısını anlıyor. Ancak tarihi ve siyasi çalışma Türkiye’de yapılmalı.” Benzer bir yorum Nisan ayında hükümetin verdiği yanıtta da yer almıştı.

‘Bilimsel çalışma gerekli’

Yeni belgelere ilişkin medyada yer alan haberlerin Federal Hükümet tarafından bilindiği ifade edilen yanıtta devamla Dersim’de Nazi gazlarını ispatlayan son kanıtlar için ise şu açıklama yapıldı: “Medyadaki haberler dışında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Belgelerin tarafsız şekilde incelenmesi ve yorumlanması ancak bilimsel bir çalışmayla yapılmalı.”

Merkel hükümeti, ayrıca Dersim’de yaşananlara ilişkin Türkiye’de yapılacak bir çalışmaya katkı sunmaya ve Almanya’nın o dönemdeki payını incelemeye hazır olduklarını bildirdi.

Dersim’de kullanılan zehirli gazların hangi Alman firmasından üretildiği, ihracat onayının dönemin rejimi tarafından onay verilip verilmediği, 1937 yılında Heinkel He111 tipi savaş uçaklarının Türkiye’ye satılıp satılmadığına dair birçok soru ise yanıtsız bırakıldı.

‘Almanya’yı da ilgilendiriyor’

Merkel hükümetinin “Dersim 38’e ilişkin çalışma Türkiye’de yapılmalı” açıklamasına Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke tepki gösterdi. Alman hükümetinin Dersimlilerinin acısını tanıdığına dair ifadeleri olumlu bulduğunu aktaran Jelpke hükümete şu çağrıyı yaptı: “İki ve üç kuşaktır 200 bin Dersimli Federal Almanya Cumhuriyeti’nde yaşıyor. Bu yüzden Dersim’de yaşananları anlatan anıtlar ve projeler burada da olmalı.Almanya’nın ürettiği Heinkel He111 uçaklarından gaz bombaları atılmış. Tüm belge ve bilgiler 1937/38 Dersim’den Irak’ın 1988’de Halepçe’de gerçekleştirdiği kimyasal gaz saldırısına kadar Alman gazının Kürtlere karşı işlenen suçlarda katillerin hizmetinde olduğunu gösteriyor.”

Belgeler suç ortaklığının kanıtı

Ortaya çıkan belgeler, Almanya’dan savaş ve soykırım araçlarının alınmasına ilişkin Mustafa Kemal’in 7 Ağustos 1937 tarihli imzasını taşıyor. Ayrıca Ankara hükümetinin ilgili bakanlıklarının imzasını da taşıyan belgelerde Türk devletine gazları kullanmak için ABD’den 1937 yılında Marten modeli savaş uçaklarının tahsis edildiği bilgisi yer alıyor. Alman Dışişleri Bakanlığı’nın arşivinden çıkan bir başka belgeye göre ise Dersim’de soykırım hazırlığı yapıldığı sırada Ankara rejimine 1937 yılında Heinkel He111 tipi savaş uçakları ihraç edildi.”

 ANF/BERLİN

«

»